İZMİR BABA; SANCAR MARUFLU

Paylaş

-Bugün “Sevgi Dostluk ve İzmir” sevdalısı Sancar Maruflu’nun aramızdan ayrılışının 1. yılı.
O yaşarken her anının değerini bilen, dostlarına dost katan, 8500 yıllık kadim kentimiz Güzel İzmir’in en çok sevilen simalarındandı. Yardım meleğiydi. Kentin de belleğiydi adeta.

-Sancar Baba, İzmir Baba…
Hem yaşadın, hem yaşattın.
Hep gülümseyen, gülümseten yüzünle Dünya’yı güzelleştirendin.
İzmir’imiz, güzel ülkemiz seni çok özlüyor.

Bir aksaçlıydı o.
Şairin dediği gibi;
“Evrene bir şey katmalı/ İnsanları sevdin mi?” dizesi mottosuydu sanki.
Kilosu 100’ün çok çok üzerindeydi.
Son zamanlarda, biricik eşi Ayla’yı kaybettikten sonra her türlü hastalıkla yakından dosttu.
Ama direniyordu. İnadına seviyordu, inadına yaşıyordu.
Yaşamayı, hayatı, insanları sevendi o!
Bir sohbetimizde tükenmez enerjisini sorduğumda Cemal Süreya dizeleriyle yanıt vermişti;
“Bugün yaşamayı seviyorum/ Yarın da bir neden bulur severim/ Daha sonra yeniden keşfeder, yeniden severim/ Benim sevmekten başka işim yok ki…”
Sevdikleri kadar da sevilendi elbette…

xxxx

Tam 40 yıldır tanırdım Sancar Maruflu’yu..
Nam-ı diğer ‘’İzmir Baba’’yı..
İlk tanışmamız; ‘’Boksör ’’lakaplı İhsan Alyanak’ın
belediye başkanlığı dönemindeydi.
Sancar Baba, belediyenin Basın, Halkla
İlişkiler ve Protokol Müdürü’ydü.
Hiç unutmam; fuarda bir etkinlikte
gazeteciliğe başladığımı, üniversite öğrencisi olduğumu,
sarı basın kartımın da henüz gelmediğini
öğrenince belediyenin bu durumdaki
gazetecilere tanıdığı paso imkanından
söz etmiş, ertesi gün de yanına çağırıp kartımı çıkartmıştı.
Ben teşekkür ettiğimde de Şekspir’in sözüyle karşılık vermişti;
“Madem kardeş olarak geldik dünyaya, önde veya arkada değil; gidelim el ele,
yan yana!”

xxxx
Sakıp Ağa’nın
(Sakıp Sabancı) çok ünlü bir sözü vardır;
‘’Sancar Maruflu’yu İzmir’in kedileri bile tanır” diye.
İzmir’de otobüse binersiniz karşınızda oturuyordur.
Pasaport-Karşıyaka vapurlarında herkesin sevgilisidir.
Tramvayın Çankaya Durağı’ndadır,
bir bakarsınız metroda!
Mutlaka çevresi sarılıdır.
Biriktirdiği anıları asla bitmez!
Ayrı acılar ve ayrı sevinçlerini paylaşmıştır dostlarıyla.


Yineleyelim; o gönül adamı, o sevgi adamı…
Hani Orhan Kemal’in “Vukuat Var” romanında çok popüler bir diyalog vardır;
“Hiç sevdin mi? Sevdim yavrum. Kimi sevdin? Kimseyi ama herkesi! Anlamadım. Anlayamazsın da. Bir kadını sevmek kolaydır ama bütün kadınları, çocukları, bütün insanları sevmek, sevebilmek…Öyle yürekler vardır ki insanlığı topyekun severler…”
İşte öylesi yüreklerdendi İzmir Baba.
Kin, nefret nedir bilmezdi, o kadar vefasızlıkla karşılaşsa da!
Nazım Baba gibi tarihten seslenendi; “Kesemde yoktu yüreğimden verdim…”

xxxx
“Hayatın en acı gerçeklerinden birisi ölümdür.
Her insan ölür, ama her insan yaşamış sayılmaz. Bazı insanlar sabah ezanında doğar,
akşam ezanında ölürler.
Ancak bazı insanlar vardır ki, onlar unutulmazlık şerbeti içmiştir. İzmir’de tüm değerleri sayıp anabiliyorsak, Sancar Maruflu sayesindedir.”
Sen ölmedin, biz seni yüreğimizin sıcaklığında saklayacağız Sancar Maruflu.
Sancar Baba, İzmir Baba…
Hem yaşadın, hem yaşattın.
Hep gülümseyen, gülümseten yüzünle Dünya’yı güzelleştirendin. Güzel uyu…
İzmir’imiz, güzel ülkemizi seni çok özlüyor.


YİNE
GÖRÜŞÜRÜZ
SANCARIM…

Covid nedeniyle çok sık bir araya gelemiyorduk ama hemen hemen hergün telefonda konuşup birbirimize güç veriyorduk, moral veriyorduk.
Etkinlikler, anmalar, mezarlıklar, kutlamalar, düğünler, ölümler derken ordan oraya yıllarca yetişmeye çalıştık. Bedenlerimiz yorulsa da ruhlarımız hep 20 yaşındaydı.
O benim yorulmamı istemez çoğu zaman sen kal dinlen derdi, ben ona ‘yokluğunu aratmamaya çalışırım sen dinlen’ derdim.
Birbirimizi kayırmaya çalışırdık yorgunluktan ama ben şimdi kayıramadım dostumu ölümden…


“O denli çok yapılmamış, yarıda kalmış işlerim var ki…
Ne çok işlerim kaldı geriye… Dünyaya borçlu ölüyorum.
Kim var ki dünyaya borçlu ölmeyen? “
Dünyada Atatürk, Nasreddin Hoca ve Nazım’dan sonra en çok tanınan Türk Aziz Nesin bu sözünü şöyle tamamlıyordu;
“Borçlu değil, alacaklı ölenler bile var…Örneğin Einstein… Örneğin Shakespeare…”
Sevgili Sancar Maruflu bu dünyadan alacaklı gitti, dünya yükü sevdamızı yeterince sunamadık kendisine…
O ölümsüz bir sevgiyle yaklaştı çocukluk, gençlik, yaşlılık günlerinin arkadaşlarına..
Sevdi sevildi
Ve bizleri bırakıp gitti “Ellerimizde yüreklerimiz vurulmuş kumrular gibi kaldık.”


Sen İzmir’i, İzmirlileri çok sevdin bin yıllık dostum, arkadaşım, kardeşim…
İzmir’de seni çok sevdi.
Sana en büyük unvanı verdiler; “İZMİR BABA” dediler.
Akasyalar bir başkaydı senin için, manolyalar başka, sellukalar bambaşka…
Ayrı ayrı severdin çiçekleri, ağaçları…
İzmir Fuarı’nda dikili her ağacın hikayesini bilirdin mesela,
o ağaçlara su veren her eli tanırdın.
Tabiat sevginden hiç ödün vermedin, her yaralı kuşun peşine,
her kopan yaprağın derdine düştün…
Kediler bile tanırdı seni bu şehirde, denizi tanırdı, gökyüzü tanırdı, martıları, feribotları, taşı, toprağı tanırdı…
İzmir’in sokakları tanırdı seni, camileri, mezarlıkları, meydanlardaki heykelleri, bütün büstler tanırdı.İzmir seni tanırdı, İzmir seni severdi.
Tabiatı, hayvanları, insanları sevmekte örnektin.
Dara düşenin, zorda olanın, hasta olanın, yasta olanın, mutluluklarında, heyecanlarında, kötü günlerinde hep yanlarında Sancar Babasıydın sen İzmirlilerin.
“Esenlikler dilerim, güzel günler sizlerle olsun evladım” diyerek uğurlardın arayanı, soranı…


Bazen bir çocuk, bazen bir delikanlı, bazen bir baba gibi sundun sevgini bizlere…
Yol gösteren, çözüm üreten, insan ilişkilerinde hep güler yüzlü, sevgi dolu,
güzel niyetler taşıdın.
Seni üzenleri bağışlayıcılığınla utandırırdın,
yüce gönüllüydün.
Onlarca dernek, sendika, vakıf gibi demokratik kitle örgütleriyle memleket meselelerinde de, insan, doğa ve hayvanların sorunlarına çözümcül güçlü bir sestin.
Tek kişilik bir ordu gibi canlıların yaşam haklarının savunuculuğunda İzmir’de hep en önde yer aldın.
İzmir’in tarihi de senden sorulurdu, bugünü de.
Koca şehri isim isim tanırım desen şaşırmazdım, çünkü isim isim bildiğin sokaklarında, mezarlıklarında geçti ömrün, ömrümüz…


Birbirimize kardeş, yoldaş olup sürüdük ayaklarımızı İzmir’in ardında
Aradık, sorduk, bulduk.
Kimseyi üzmek istemezdin, tüm davetlere, etkinliklere katıldık.
Dostlarla buluşup hasbıhaller de ettik.
Kadehler kaldırdık; gidenlere, kalanlara içtik. Dertlendik, dertleştik.
İzmir kazan, biz kepçeydik.


Tamam biliyoruz hayat varsa ölüm de var…
Ama daha senin bu topluma,
bu ülkeye vereceğin daha büyük katkıların olacaktı.
Şimdi daha büyük bir acıyla bıraktın, bunu bana, bunu bize yapmayacaktın. Hani benden önce ölmek yoktu, konuşmuştuk, gülüşmüştük hani…
Doğru düzgün bir veda bile edemedik daha, söylenmemiş sözlerimiz vardı oysa, yaşanacak günlerimiz…
Teslim olmak yok diyordun, moral verirken hasta yatağımda bana. Şimdi bu hiç olmadı Sancar Başkan.
Sancar bin yıllık dostum, kardeşim, yoldaşım…
Çok sevdiğin Ayla’n seni bekler haydi git!
Yine görüşürüz SANCARIM…

(OKAN YÜKSEL-İzmir 68’liler Birliği Başkanı-Bin Yıllık Dostu)

BİR ŞARKISIN SEN…
ÖMÜR BOYU SÜRECEK!

Şarkılar ölümsüzdür ya, ömür boyu sürerler ya…
Sonra gelen kuşak, o şarkıyı her daim taze kılmak için çırpınır ya…
İşte, “öylesini hak eden” bi’candı Sancar Maruflu…
Sevdiğiniz şarkıyı unutur musunuz? Unutur gibi olsanız da…
Mırıldanmaya başlayınca, arkası su gibi gelir…
O şarkıyla ilgili tüm güzellikler…
Nasıl da canlanıverir yüreğinizde…
Nemlenen gözlerinizdeki yaşlara yol verin, süzülüversinler “İzmir Baba” için…
O’nun hatırlarına az bile…


O’nu tanıdığımda 70’li yılların ortalarıydı…
Fuar’daki “Makarna Evi”nde…
Karşılıklı “Afiyet olsun” sözcükleri gecenin raconu…
Maksat, O’nun sohbetine katık olan üstü kıymalı spagetti…
Şahane bir “İzmir Beyefendisi”ydi…
Gülerken gözlerinin içi gülerdi…
O’nun dost meclislerinde daima “mutluluk” yeşerirdi…
İnsan, insanı kalpten güzelliklerle anar da…
O şehrin göbeğindeki “tarihi saat kulesi”ne yaş günü yapar mı?
Sancar, yapıyordu…


154 yaşındaki İzmir Belediyesi’ni yöneten…
34 belediye başkanının…
Osman Kibar’la başlayan son dokuzuna bilgi/birikim aşıladı…
Bu bir rekordur…
Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler uzmanlarından biriydi…
Parti ayrımı yapmadı, aklınıza gelen tüm siyasi liderlerle çalıştı…
Mesela; Bülent Ecevit’i otobüsün üstüne ilk çıkartan sevgili Sancar’dır…
Nasıl yaptı? Partiye hediye edilen otobüsü Bursa’da lüks bir ofis haline getirdi. İçinde tuvalet bile vardı.
Ondan gördü, önce Demirel ardından Erbakan da yaptırdı…
İki binin üstünde devlet organizasyonu düzenledi…
500’den fazla firmayla çalıştı. Artık İzmir’in “hafıza kartı” O’nun elindeydi…


Bu kadim kentin yetiştirdiği popüler insanları…
Son derece titiz bir koleksiyoncu gibi “biriktirdi”…
Ne doğum ve vefat günlerini unuttu; ne de bize unutturdu…
Tarihe mal olan mekanları…
“Bakın bi’zamanlarİzmir’in her köşesi Cennet’ti!” diyerek…
Hafızamızı tazelettirdi bizlere…


Bu şehir neden O’na “Tonton” dedi, yıllardır?
Sancar kardeşim anlatıyor:
“Başbakan Demirel’le, Manisa’da temel atma törenindeyiz… Önce Alman milli marşı sonra Türk milli marşı çalınacak… Kaseti verdim… Almanların marşı çalındı, sıra bize geldi ama ses yok; delireceğim… Demirel, oturduğu yerden bana seslendi: (Yahu tontonum niye üzülüyorsun ses ver, hep beraber söyleyelim…) dedi… Korkma, diye başladık; o günden sonra adım tonton kaldı…”
74 yıl önce kurulan ve kısa adı “İzfak” olan…
İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneğini bugün yaşıyorsa…
Dualarımız eşliğinde Sancar Maruflu’nun eseridir…


Bitiriyoruz iki eşsiz kalemin katkılarıyla…
Kemal Anadol, Sancar’ımız için diyor ki: “İzmir’in şaşmaz belleği.
68 kuşağının simge ismi. Cumhuriyet değerlerinin yılmaz savunucusu. Katıksız Atatürkçü. Eşsiz bir kentsoylu…”
Ve, bi’kaç altın cümle de meslek büyüğüm Okan Yüksel’den:
“O; gönül adamı, İzmir aşığı, Türkiye sevdalısı, tepeden tırnağa Kuvvacı ve dillerden hiçbir zaman düşmeyecek bir destan adamıdır. (…) Çok genç yaşta yüklendiği önemli apoletler O’ nu hiçbir zaman şımartmamış, (…) insan kişiliği ile hep önde gelen olmuştur…”
Bi’de bizim kalbimizden gelsin dostum Sancar’a:
“Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek…”
Selam olsun bu kentin sevdalısı, vefa adamı İzmir Beyefendisi Sancar Maruflu’ya…
(MEHMET KARABEL- Gazeteci-Yazar)