Paylaş
Basmane’de Altınordu’nun tarihi kulüp binasının tam karşısındaki meşhur 948 Çıkmazı’nda oturduğumuz yıllar; 60’ların sonu…
Fuar’ın “İzmir demek” olduğu yıllar…
“20 Ağustos’ta açıldığı 20 Eylül’de de kapandığı” günler…
Zeki Müren
9 Eylül Meydanı’na bakan Basmane Kapısı’ndan girişte hemen sağdaki Halit Alpman’a ait Manolya Bahçesi’nde sahneye çıkardı.
Her yıl kente gelişi büyük hadise olurdu.
Çiğli Havaalanı’nda görkemle karşılanır, uçaktan pankartla iner, omuzlara alınır, üstü açık Cadillac’la atılan şehir turundan sonra B.Efes Oteli’ne yerleşirdi.
Her akşam onun ve diğer sanatkarların gazinoya gelişini beklerdik kulis kapısında.
İmzalı fotoğrafını alan gecenin şanslıydı!
Bazen “Bahçevan tulumu”, bazen “gladyatör giysisi”, bazen “apartman topuklularıyla” sahne alırdı.
Hele bir yıl sahneyi “döner platforma” çevirtince çığır açan olmuştu.
Zeki Müren’i mavi renkli tahta sandalyelerde dinlemek; çok çok önemli Fuar ritüeliydi İzmirli, Egeliler için…

Türk Sanat Müziği’nin ‘’dertli gönüllere giren’’ Paşa’sı Zeki Müren’in ayrılık tarihi, bir Sarı Eylül’dü!
Yanılmıyorsam gün de Salı’ydı; 24 Eylül 1996!..
O gün usta Foto Muhabiri Fikret Ay ile,
Bodrum’dan Muazzez Ersoy’la gelip TRT için 4 yıl aradan sonra çekime katılacak Paşa’yı izlemekle görevlendirilmiştik. Şimdi tarih olan İzmir Fuarı’ndaki (Kültürpark) TRT Stüdyosu’na geldiğimizde kalabalık meslektaş ordusuna biz de dahil olduk.
‘Süper Star’ Ajda Pekkan’ın da
katılımıyla bir talkshow çekilecekti.
Lüks bir minibüsle geldi Zeki Müren ve Muazzez Ersoy, arkalarından da Ajda Pekkan.
Araçtan indiğinde güçlükle yürüyordu.
Görüntü alınması da görevlilerce engelleniyordu.
Çok yorgun olduğu gözleniyordu ‘Sanat Güneşi’nin…
Asistanı destek oluyordu…
Bizler meraktaydık dışarıda, “acaba stüdyoya bizi kabul edip fotoğraf verecek miydi?’’
Pek ümidimiz yoktu, çünkü aşırı kiloları yüzünden yıllardır medyadan uzak bir “münzevi” yaşamı
seçmişti Bodrum’da. Yardımcısı gelip de “Hepinizi bekliyor’’ dediğinde şaşırmış ve sevinmiştik.
Bizleri görünce elini hafifçe kaldırıp selâmlamıştı…

TRT Ankara Radyosu’nda kullandığı ilk mikrofon hediye edilecekti.
Mikrofonu görünce aşırı heyecanlandığı net farkediliyordu.
Gözlerini kırparak ağzından dökülen cümleleri dün gibi anımsıyorum: “Gülsem mi yoksa ağlasam mı bilmiyorum! Çok teşekkür ediyorum kadirşinas Türk halkına!..’’
TRT yöneticisi (Radyo Dairesi Başkanı Altan Bey)zat da konuşmasını uzattıkça uzattı.
Bir de üstüne üstlük 2-3 kiloluk mikrofonu vermez mi Zeki Müren’e.
Sunucu Hülya Aydın’ın kolunda zor ayakta duruyordu.
Yerine geçtiğinde Aydın’ın kulağına birşeyler söyledi.
Bir kişinin daha koluna girmesiyle stüdyoyu terketti.

Olağanüstü bir durum sözkonusuydu. Anlamaya çalışıyorduk!
112 Ambulans gelmişti.
Ersoy ve Pekkan ağlayarak çıktılar.. Sorulara yanıt vermiyorlardı…
Tanıdığım bir TRT’ci bana yaklaşıp kulağıma “Kaybettik Paşa’yı’’ dedi.
Meğer sahnedeyken kalp krizi geçiriyormuş!
Öğreniyoruz ki, o gün -ilk kez- ilaçlarını da içmemiş!
Ayrıca asistanına tv için -nedense- siyah parlak kumaşlı ve taşlı elbisesini hazırlamasını söylemiş !

Çok sevdiği sahnesinde kalbine yenilmişti işte ‘Sanat Güneşi’ …
Cemâl Süreya’nın, klasik Türk müziğine ilk arabeski de, valsi de, hafif müziği de getirdiğini yazdığı…
Müzikologların “devrimsel bir insan, yaşadığı dönemin her zaman 10 yıl ilerisindeydi.” diye tanımladığı…
Hep “alkışlarda hayat bulan’’, naifliği, güzel Türkçesi ile…
”Mesut bahtiyar” Zeki Müren, bu dünyaya sevdalar bırakarak ayrıldı aramızdan!

Cahide Sonku ile başrolünü paylaştığı “Beklenen Şarkı “dan da söz edelim;
“Filmin büyük başarısının etkisiyle film, Zeki Müren ismiyle özdeşleşti.
Sanatçı, verdiği bir röportajda hayatındaki en büyük üç mutluluktan ilkini ‘belki de en büyüğünü’ şöyle tarif ediyordu :
”Şimdi, bütün ömrümce yaşadığım üç mutluluğu arz edeyim efendim… Sene 1955… Beklenen Şarkı filmi, yani ilk filmim oynayalı bir sene olmuş… 54’de rahmetli Cahide Sonku Hanım ile çevirmiştik… ‘Beklenen Şarkı’ benim bestem… Vals usulünde, nihavend makamında… “Gözlerinin içine başka hayal girmesin / Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin… dillerde dolanıyor. Daha sahneye çıkmamışım, radyo’da okuyorum…
Ve efendim Harp Okulu Müdürlüğü’nden resmi bir mektup aldım.
Diyor ki yazan zat: “19 Mayıs hareketleri için bize 20 gün öncesinden ”Beklenen Sarkı” nızın notasını lütfen gönderiniz…” Çünkü bu sene Harp Okulu ilk defa bir Türk bestecisinin, ki düşününüz 1954’ün Zeki Müren’i, ilk defa bir Türk bestecisi’nin bestesiyle hareketlerini yapacaklar stadyumda…
Nasıl sevindim… Adeta inanamadım. Hemen yazdım temiz şekilde, gönderdim. Heyecanla bekliyorum ve o sabah oldu, ayrıca onu arz edeyim, “Siz de..” diyor komutan, “Şeref Tribünü’nde misafirimizsiniz…” Fakat, benim imtihanlarıma rastlayan günler… Ankara’ya gidersem dönüşüm çok zor olacak. Ben ancak, İstanbul’da evimde, radyoda izleyebildim… Bando, şimdi televizyon da yok o devirde, hayalimde canlandırıyorum, o gençliğin daha evvel Mavi Tuna, Tuna Dalgaları gibi Avrupa’nın çok tanınmış bestecilerinin vals’leriyle hareketlerini yapan bu aslan gibi Türk gençleri, bu kez benim naçiz bir bestemle 19 Mayıs hareketlerini yapıyorlar…
Yıllar sonra Ankara Radyosu bana onun bir kasetini, yani bandonun çaldığı şekliyle hediye etti. Levent’teki evimde, dolabımda anılarımın arasında saklarım…
Beni çok mutlu eden olayın biri budur…’’

Şarkının ve filmin büyük başarısına rağmen şaşırtıcı biçimde İstanbul Radyosu, şarkının çalınmasını yasakladı.
Bu ilginç kararın gerekçesi; eserin bir dönem oldukça popüler olan Mısır filmlerini hatırlatan arabesk nağmeler içermesiydi. Şarkıyı “yasaklayan” idarecilerin başında, vaktiyle Mısır filmlerine öykündüğü için eleştirilen ve Mısır filmlerine ilk Türkçe sözlü eserleri yapan Üstat Münir Nurettin Selçuk geliyordu…

Bu yazıyı yazarken ben de güftesi bestesiyle nihavend bir Zeki Müren dinliyorum “vedasına o gün tanıklık eden 80 kişiden biri’’ olarak!;
“Bir demet yasemen, aşkımın tek hâtırâsı. /Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicrân yarası. /
Ağlasam inlesem silinmez bahtın karası. /
Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicrân yarası…’’
ZekiMüren

24Eylül1996

Not; Paylaştığım renkli fotoğraflar o gün çektiklerimdir.