Atilla Köprülüoğlu

ÖMRÜM

Paylaş

-Cem Karaca’nın vatandaşlıktan atılmasıyla 1987’de ülkeye dönüşü arasında geçen Almanya’daki sürgün yılları, pek az kişinin bildiği derin bir aşkın da yıllarıdır.

– “Ömrüm” de

Cem Karaca’nın sevdiği kadına; Meral Karaören’e taktığı isimdir.

Dr.Ceyhun İrgil ve Naci Dinçer, 2 yıl çalıştı.

Meral Karaören’in anılarıyla ve o dönemi araştırmalarıyla bir anı kitabı hazırladı…

-19 yıl önce aramızdan ayrılan sanatçının Almanya dönemine ait belge ve fotoğrafları, el yazısıyla hazırlanmış güfteleri ve mektupları. Hepsi ilk kez bu kitapta;

Ö  M  R  Ü M

12 Eylül askeri darbesi sonucu faşist cunta, sağ basının da  provokasyonuyla ülkenin aydınlarıyla ve sanatçılarına karşı geniş çaplı bir operasyon süreci başlatır.

Yüzlerce sanatçı aydın yazar karikatürist, gazeteci bilim insanı soruşturmalarla karşı karşıyadır.

Gözaltılar peşpeşedir.

Cunta,

Şubat 1981’de yaptığı bir açıklamayla “Türkiye aleyhine zararlı faaliyetler  sürdürmekle” suçlanan ünlü sanatçı Cem Karaca’ya, “ülkesine geri dön” çağrısı yapar, 1 ay da müddet tanır.

Nedir o suçlamalar? Almanya’da Selda Bağcan’la 1 Mayıs etkinliğine katılmak, 1 Mayıs plağını çıkartmak ve komünizm propagandası yapmak!

Anımsarım,

o günlerde Hafta Sonu diye bir magazin gazetesi vardı.

İkisinin fotoğrafıyla manşet şuydu;

“Cem Karaca Gizli Hesaplar Peşinde!”

Sanatçının plâklarını, kasetlerini evinde bulunduranlar dahi soruşturmalardan kurtulamıyordu.

Cem Karaca,

Milli Güvenlik Konseyi’ne yani cuntacılara bir mektup gönderir,  bütün suçlamaları reddeder.

Yurda da dönmez.

1983’te vatandaşlıktan çıkarılır.

O artık bir “vatansız”dır.  Almanya’dan gelen vatandaşlık teklifini de reddeder.

Birleşmiş Milletler’in “vatansızlar” için sağladığı özel bir pasaportla yaşamını sürdürür…

xxxx

Sıla özlemi büyüktür sanatçının.

Türkiye hasreti belini bükmüştür adeta.

Bir gün Başbakan Özal’ın Almanya’ya geleceğini öğrenir, dostları aracılığıyla kendisine ulaşır, görüşmede de de ”Ülkeme dönmek istiyorum, artık burama geldi” der.

Özal da olumlu yaklaşır talebe.

Cem Karaca- Özal görüşmesinden sonra sol çevreler Karaca’yı “dönek” ilân eder, sağ basında ise vatan hainliğini vurgulayan haberler yayımlanmaya devam eder.

İşte o günlerde tepkilere bir şarkı besteleyerek yanıt verir Karaca;

“ Şu adadan şu Bodrum’a yüzesim gelir

Yüzsem de çıkamam ki oh be

Kuş olup ta yakaya uçasım gelir

Uçsam da konamam ki of be

Geceleri ben adadan

Bodrum’a bakardım

Işıkları ben görürdüm of be

Türküleri ben koklardım gökyüzünü ben dinlerdim

Ve de nasıl özlerdim of be

Ben döneksem döndüm diye memleketime

Döndüm baba döndüm işte oh be…”

xxxx

Cem Karaca 27 Haziran 1987’de çok sevdiği vatanına döner.

Onu İstanbul’da karşılayanlar arasında oğlu Emrah, Edip Akbayram, Müjdat Gezen ve Timur Selçuk vardır. Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki gıyabi tutuklama kararı kaldırılır. Artık özgürdür.

Müzik çalışmalarına devam eder.

Kendisine “dönek” demeyi sürdüren bazı sol aydınlar için “Yarım Porsiyon Aydınlık” şarkısını yapar. İşte o şarkıdan sözler;

“Bu yaz yine güneydedeydiniz

Bol rakı güneş ve deniz

Herşey bir harikaydı ancak

Yerli Halkı beğenmediniz

Burda da, orda da aynı barlar

Hep o yarım porsiyon aydınlık

Aynı çehreler, aynı laflar

Vallahi hiç değişmemişsiniz…”

xxxx

Gelelim iki bölümlük “Ömrüm”ün oluşmasına… 10 yıl önce Fethiye’de yazar Naci Dinçer’in Cem Karaca’nın Almanya’daki sevgilisi Meral Karaören ve yakın dostu İbrahim Hızlı’yla yaptığı kayıtlar rotayı belirlemiştir. Karaören, Dr. Ceyhun İrgil ve Naci Dinçer’e,

“Bazı gerçekleri anlatmayı, Cem Karaca’nın kişisel tarihinde az bilinen Almanya yıllarındaki dedikodu ve algılara son vermek” istediğini  bildirmiştir.

Kitap, ağırlıklı Meral Karaören ve Cem Karaca’nın aşkına, Fethiye’de başlayan, Fethiye’de biten öyküsüne odaklanır.

Sanatçının yaşadığı haksızlıklar, suçlamalar, aşklar, zorluklar ve sürgün yaşamı, duygusal savrulmaları Meral Hanım tarafından dillendirilir.

xxxx

Sunumdan devam edelim;

“Kitapta anlatılanlar dahil artık Cem Karaca , hakkında yazılan vre söylenen her şeyi aşan, ürettiği güçlü eserler ve özgün yorumuyla bir müzik idolüne dönüşmüştür.

Cem Karaca’nın duygu yükü, yaşamı boyunca onu yordu; sevildi, övüldü, dövüldü, ötekileştirildi, efsaneleştirildi, yüceltildi. Yaşamı boyunca hep sınırlarda, uçlarda dolandı.

Onun duygusal çalkantalarını sorgulamayı ve eleştirmeyi değil, onu zor bir hayatın, kozmopolit bir kültürün Araf’ta kalmış bir müzik insanı, bir ozan görmeyi, insan olarak değerlendirmeyi tercih ettik.

Uzun sözü kısası, kadim dostu ve yoldaşı büyük müzisyen Cahit Berkay’ın dediği gibi;

Cem vicdanını hiçbir şeye peşkeş çekmedi…”

xxxx

“Ömrüm”, Cem Karaca’nın Almanya’da 8 yıl boyunca sürgünde yaşamak zorunda kaldığı, pek de bilinmeyen gizemli dönemi anlatan ve yaşadığı aşkın perde arkasını aralamaya çalışan bir araştırma kitap! O yıllar, aynı zamanda  Cem Karaca’nın kişisel tarihinde yok sayılan  bir kadının, Meral Karaören’in de öyküsü.

Cem Karaca’nın “Ömrüm”, “Karım”, “Aşkım”, “Karacam” diye hitap ettiği yurda döndüğünde de hiç söz etmediği Fethiyeli gurbetçi Meral ‘in hikayesi.

Sadece bir tv programında “Almanya’daki Yoldaşım” diye üstü kapalı söz ettiği Meral Karaören!..

xxxx

Kitapta,

Cem Karaca’nın yaptığı tek Almanca albüm “Die Kanaken’’de göçmen kadın işçileri dillendirdiği “Ayşe, Meral, Semra” adlı şarkıda ismi geçen kadın olduğuna da yer verilir.

Kitapta ilk bölümde,

Meral ile sanatçının 1 Mayıs 1979’da Münih’teki etkinlikte tanışması yer alıyor.

Sonra yakınlaşmaları.

Bir kulüpte, kulağına “Odam Kireç Tutmuyor” türküsünü söylemesi, aynı evi paylaşmaları…

1980 darbesi ile hayatlarının değişmesi…

Birlikte konser verdikleri Selda’nın tutuklanması, ona yaptığı “Selda Bacım Damda” bestesi,

Münih’te müzik market açmaları.

Peşpeşe besteler…

Ve onun ruh halini en iyi özetleyen Nazım Hikmet şiirinden bestelediğ eseri;

”Yorgunum” …

“Çok Yorgunum/ Beni bekleme kaptan/ Seyir defterini başkası yazsın” diye başlayan…

Birlikte ABD gezisi, Yılmaz Güney’in cenazesine katılma tartışması, paraya hiç önem vermemesi…

Cahit Berkay ve Moğollar’ın ona desteği.

Memleket hasreti dindirmek için Rodos’a, Kos’a, oradan Türkiye’ topraklarını uzun uzun seyretmesi.

Yaşanan ekonomik sıkıntılar.

Ve Cem Karaca’ın “Ömrüm” diye şiirler yazdığı, hep bu şekilde hitap ettiği Meral Karaören…

İkinci bölümde de; Sanatçının Almanya’daki “Kara Kutusu” İbrahim Hızlı, onun Cem Karaca ile olan hatıraları, annesi “Bir Tiyatro Devi” Toto Karaca, babası Mehmet Karaca, baba dostu gazeteci Abdi İpekçi, Almanya’da oturma iznini nasıl aldığı, çok güvendiği dostları Örsan Öymen ve Yağmur Atsız,  Zeki Müren’le Köln’de karşılaşma, Barış Manço’nun onu ziyareti, eşleriyle olan notlar, onlarla kavgaları, son eşi İlkim Karaca…

xxxx

Meral Karaören, gerçekten sanatçıyı Almanya’da ayakta tutan kadın.

Onun kahrını çeken!

Zaten Cem karaca kitapta da yer verildiği üzere yazdığı mektup ve notlarda bunu içtenlikle dile getirmiş.

Sia Kitap’tan raflarda harika bir kitap “Ömrüm”.

Derin bir aşkı öylesine

akıcı anlatıyor.

Cem Karaca’nın sürgünde yaşadığı Almanya yıllarında  perde arkasında kalan, kendisinin bile hiç adını anmadığı bir aşkın, “Ömrüm” dediği kadının hikayesi  ve gurbette tekrar tutunma çabalarının belgesi bir kitap.

xxxx

Şarkıları her zaman dillerdeydi Cem Karaca’nın.

Anadolu Pop Müziği’nin çınarlarındandı.

Müziğin akışını değiştirendi.

“Resimdeki Gözyaşları”, “Tamirci Çırağı”, “Parka”, “Maden Ocağının Dibinde”, ”Safinaz”, “Yoksulluk Kader Olamaz”, “Mutlaka Yavrum”, “Namus Belâsı”, “Obur Dünya”, ”Ceviz Ağacı”, ”Adiloş Bebe”, “Islak Islak”, ”Sen de Başını Alıp Gitme” ve niceleri.

Her biri marş olmuş en çok dinlenen Cem Karaca Şarkıları’dır.

Sürgünde yaşadı Karaca.

Onu vatandaşlıktan atanlar çoktan tarihin çöplüğünde yerini aldı. “Dönek” dediler aldırmadı. Sadece ülkesini çok sevdi.

xxxx

Bir 8 Şubat’tı Ayrılık Defteri’ndeki tarih…

“Gazal” kitabındaki şiirinde “Bir kazma ve kürek çalsın cenaze marşımı,

İstemem çelenk falan filan/m,

Dostlar şayet varsalar da gelmesinler,

Neme lâzım yağmurlu olur hava” yazmıştı ama  cenazesinde her kesimden insan, kalabalığı oluşturmuş, izdiham yaşanmıştı.

Onu ben de çok sevmiştim.

Barış Manço, Erkin Koray gibi!

Sanatıyla, hayata tavrıyla, yaşama kattığı renklerle hala hatırlanmaya devam ediyor Cem Karaca.

Teşekkürle

Dr. Ceyhun İrgil, Teşekkürler

Naci Dinçer.

——————————————

ÖMRÜM

Sendelesen bile bazı yürümek var ya

Oh ne rahat deyiverip yayılmak varken

Kim demiş köşebaşında tezgah kurmuşlar

Düşmüş işportalara sevda gibi sevdalar

Doğuştaki o muhteşem güzellik bile

Nereden gözlersen gözle

Doğuştaki o muhteşem güzellik bile

Nereden gözlersen gözle

Dolu dolu gözyaşı ile, kan ile, terle

Değil mi ömrüm, ömrüm, ömrüm, ömrüm?

Elalemdir nelеr derler yaşamak var ya

Öküz altında buzağı aranırlarken

O ki bir an içindir tuz basılır yaralara

Hasrеtlerden süzülünür sevda gibi sevdalara

Doğuştaki o muhteşem güzellik bile

Nereden gözlersen gözle

Doğuştaki o muhteşem güzellik bile

Nereden gözlersen gözle

(Cem Karaca-Nerede Kalmıştık albümü -1992)

#Ömrüm #CemKaraca

Exit mobile version