Paylaş
Denizcilik tarihimizde adı efsaneleşmiş iki gemimiz vardır.
Biri, her zaman ‘şanlı’ sıfatıyla andığımız savaş gemimiz ‘Yavuz’, öteki de tek gerçek transatlantiğimiz ‘Gülcemal’dir.
Bu ikisine bir üçüncüsünü eklemek gerekirse, bu, Atatürk’ün ‘Savarona’sı olmalıdır.
Hani, Ata’nın ilk gördüğü gün, “Ne olurdu, bu gemi birkaç yıl önce elimize geçmiş olsaydı!” diyerek hayıflandığı dünyanın en güzel yatı ‘Savarona’!
Atatürk’ün hastalığı ilerlediği zaman deniz havasının iyi geleceği düşüncesiyle bir yat satın alınmasına karar verildiğinde bu güzeller güzeli tekne tüm dünyada kendi sınıfındaki yatların en büyüğü, en güzeliydi. Bembeyaz bordası, yumurta sarısı rengindeki iki bacası, burnunda ileriye doğru uzanmış cıvadrasıyla gerçekten çok zarif bir yattı Savarona…
1 Mart 1938 günü Türk Hükûmeti tarafından satın alınan 124.3 metrelik Savarona’ya 24 Mart’ta Southampton limanında törenle Türk bayrağı çekildi.
1 Haziran 1938’de de Dolmabahçe önlerine yanaştı Savarona.
Gemiyi gören herkes daha ilk anda ona hayran kalmıştı(…)

Geminin suyun içinde kalan bölümü kırmızıya boyanmıştı, bembeyaz bordayı da bu kırmızı renkten incecik bir siyah çizgi ayırıyordu.
Atatürk, beraberindeki Başvekil Celâl Bayar, Cumhurbaşkanlığı Başkâtibi Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celâl Tolgay, mebuslardan Kılıç Ali, yakınlarından Cevat Abbas, Salih Bozok ile gezdiği Savarona’ya hayran oldu.
O kadar beğendi ki o geceden itibaren günlerini bu yatta geçirmeye başladı.
Beyaz spor kazağı, beyaz pantalon ve lâcivert ceketten oluşan spor bir yat kıyafeti yaptırmıştı. Hastalığına karşın her zamanki gibi çok şık ve çok yakışıklıydı.
Burada yaptı görüşmelerini, konuklarını ağırladı.
Ancak 56 gün kaldı Savarona’da.
Hastalığı ilerleyince de Dolmabahçe sarayı’na geçti.”

****
Buraya kadar aktardıklarım;
Eser Tutel’in “Atatürk’ün Yatı Savarona” yazısından.
****
Atatürk’ün vefatından sonra “Savarona”, Cumhurbaşkanlığı emrindeydi.
Sonra Deniz Harp Okulu’na verildi. Geleceğin subaylarının okul gemisi olarak hizmet etti.
1979’da Heybeliada’da demirliyken bilinmeyen bir nedenle yandı.
Onarıldı, 1989’da armatör Kahraman Sadıkoğlu’na kiralandı.
2013’te kira sözleşmesi feshedildi, Kültür ve Turizm Bakanlığı devraldı, sonra da yenilenip Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine verildi “Savarona”…
***”
Rıza Saraç, Kuşadalı iş insanıydı.
Adada turizmin öncülerindedi.
“Arap Rıza” lâkabıyla tanınır ve sevilip sayılırdı.
Saraç, vatani görevini 1953 Ekim’inden itibaren Savarona Gemi Komutanlığı emrinde “onbaşı” rütbesiyle “radar operatörü” olarak yapmıştı; tam 3 yıl.
53/937 tertipti Rıza Onbaşı.
****
Rıza Saraç, 1 Ekim 1953’ten 1956’daki terhisine kadar günlük tutmuştu.
“Savarona’’da görev yapan askerler için günlük tutmak bir gelenekti.
Saraç’ın oğlu Murat Sarac dostumuz(İtalya’nın Kuşadası Fahri Konsolosu ve Atatürk Lisesi Mezunları Derneği Onursal Başkanıdır) babasının vefatının 50.yılında günlüklerini kitaplaştırdı.

Murat Saraç,
babasının 60 yıl önce yazdığı günlüklerin kitap haline gelişiyle -hem onu andıklarını, hem de onun adını geleceğe taşıdıklarını- belirtti.
****
“Savarona Hatıralarım”
anı kitabının tüm gelirinin SMA savaşçısı bebek Teoman Çiftçi’nin tedavisi için bağışlanacağını belirten Murat Saraç, babasının ölümünden yarım asır sonra bile bir bebeğe umut olma mücadelesine verdiği katkının sembolik değerinden bahsediyor, babasının bir iyilik hareketinde yer almasından duyduğu memnuniyeti dile getiriyor;

“Bir rüya ile başladı her şey.
Rüyamda Savarona’yı ziyaret ediyordum yıllar sonra.
O benzersiz gemiye bindiğimde ilk olarak makine dairesine baktım.
Sonra bir kamaraya girdiğimde eski anılarla karşılaştım.
Babamın devresi askerlerin fotoğrafını gördüm.
İşte her şey böyle başladı. O günler, Atatürk’ün yadigarı Savarona’ya, bin bir güçlükle kurulan Cumhuriyetin yükseldiği o tarihlere, İstanbul’a, Akdeniz’e, okyanusa, bambaşka bir dünyaya, Ancak kameram yoktu yanımda.
O zaman her şeyi yazmam gerekiyordu.
İşte bu duygularla uzun bir süre önce başladı bu kitabın yolculuğu.
İyi seyirler.”
****
456 sayfalık kitabı okuduğunuzda Rıza Saraç’ın itina ile tutulmuş günlükleriyle, dünyanın pek çok limanını gezecek, çok farklı insanlarla tanışacak, Türkiye’nin Karadeniz’den Akdeniz’e kadar tüm kıyılarında dolaşarak o dönemin Türkiye’sinin siyasi ve sosyal gelişimi değişimi hakkında fikir sahibi olacaksınız…
İyi Seyirler…
