Paylaş
“…Kopuk kopuk düşler arasında gidip geliyorsunuz. Sözcükleriniz kırık döküktü muhakkak ama ayırdında değildiniz.
Anı artık. Canlılığı git git solan anılar…
Sonra sonra yok olacak, Cüneyt ve senin anılarınız.
Cüneyt öldü. Anıları? Bilinemez.
Epeydir, anılarla dolup taşmaya başlayalı beri bilinemezci’sin.
Burada şimdi pusardıkça pusarıyor. Pusaran hayat görüntülerinde sözgelimi ‘Günahsızlar’, sözgelimi ‘Yaralı Kurt’, sözgelimi ‘Milyonluk Şehir’.
Bir de ‘Cingöz Recai’ var, ’Zeyrek Cinayeti’, sen yazmıştın…
Cüneyt Arkın, Cingöz Recai olacaktı…
Atıf Yılmaz için yazmıştın. Yapımcı Berker İnanoğlu. Hepsi öldüler…
Peyami Safa çoktan ölmüştü.
Bu anılar da hiç yaşanmamış gibi.
Boyun eğeceksin. Susup kalacaksın.
Yaşanmamış anılar vardır. Hiçbir bağlantı yokken zamandan zamana, coğrafyadan coğrafyaya sıçrar anılar(…)
Anısızlık sonun başlangıcı olmalı, sonrasızlığın bir başlangıcı(…)
Öylesine, o kadar kimse kalmamış ki, bazı akşamlar -hep akşam!- ölülerle arkadaşlık ediyorum.
Şiir kitabı mıydı öyküler okurken daldım; anladım, yalnızlık sensin(kitabın ismi!?), sensin, sensin! Yalnızlık sendin, iyice geceye karıştın.”

****
2025’in başında aramızdan ayrılan Selim İleri, 424 sayfalık son romanında Yeşilçam’ın devlerinden Cüneyt Arkın’la anılarını, bir dargın bir barışık geçen dostluğunu anlatıyor. Yazının girişi de “Başlangıç” adını verdiği önsözünden.
Yıl 1971’dir. Cüneyt Arkın “Günahsızlar”ı çevirmektedir Arzu Okay ve Sevda Ferdağ’la.
Cüneyt Arkın ünlü bir sinema oyuncusu, filmin senaristi Selim İleri de düşlerinin peşinde, genç bir öykücüdür. O günlerde fazla tanınmıyordur.
Bir Atıf Yılmaz’ın filmidir
“Günahsızlar”…
Sette tanışırlar, dostluk köprüsü kurulur.
Deyim yerindeyse, “serüvenli bir arkadaşlık başlar”.
Sonra da araya uzun “yaşam sarartısı” girer…
****
Dostlukları,
Selim İleri’nin Cüneyt Arkın ve Yeşilçam’da tutunmaya çalışan yeğeni Nurettin Erişen hakkında yazdığı “incitici bir yazıyla” kesintiye uğrar.
Aktör, çok kırılmıştır İleri’ye.
Selim İleri’nin de “keşke yazmasaydım” dediği ve yaşam boyu büyük pişmanlık duyacağı bu yazının küslüğü -neredeyse- elli yıl sürer.
Selim İleri, bu arada Arkın’ın Yılmaz Güney’den daha çok tanındığını belirtiyor ve devam ediyor: “İstiklâl Caddesi’nden geçmesi neredeyse olanaksızdı Cüneyt’in.
Gittiği her yerde onu görmeye, onunla tanışmaya, kucaklaşmaya çalışılırdı. Tam bir ikon. Ama alabildiğine çekingen, utangaç, sevgi doluydu…”
****
Romanın tanıtımından devam edelim;
“Elli yıl sonra Cüneyt Arkın televizyondan seslenir: ‘Selim’i arıyorum.’
Bu çağrı Selim İleri’ye ulaşır ulaşmaz uzun yıllar küskünlüğe ve unutuşa bırakılmış bir arkadaşlığın kıvılcımı ikinci kez ateşlenir.
Selim İleri, Sen Diye Biri’ne roman yerine ‘sayıklamalar’ demek istemiştir.
Keskin, acımsı, acımasız içe bakışlar ve yinelemelerle gelen sayıklamalar…
Selim’i ve Cüneyt’i buluşturan ‘Günahsızlar’ filminin çekimlerine, 1971’e uzanıyor.
Parlayan iki yıldızın giderek birbirlerine yakınlaşmaları, bu yakınlaşmaya harç olan edebiyat, sinema ve İstanbul mekânları ustalıkla yerlerini alıyor Sen Diye Biri’nde.
Selim İleri bu eseriyle okurlarına veda ederken son bir kez daha hatırlıyor/hatırlatıyor insanlarını.
Öleceğini pek düşünmemiştim.
Hele yeniden konuşmaya başladıktan sonra.
Sonra akşam haberlerinde birçok kanalda birinci haberdi: Cüneyt Arkın.
(28 Haziran 2022’de vefat etmişti)
Öyle baktım, donuk, kaskatı.
Yarın sökün edecekti anılar.
Artık her gün anılar.
Bir süre böyle sürer, sonra geçer diyordum.
Yazmak falan aklımın ucundan geçmiyordu.
Yazılacak ne vardı zaten?
12 Mart’ın insanları astığı gece!
Camdan çıkışımız?
Daha dingin şeyler; çiçekçi çocuğun sergisini yıkıp geçişimiz.
Sabaha karşı tezgâhtan yeşil erik çalışımız.
O hep dargın ama bağışlayıcı bakışın!
Birden oraya, ayrılığa, sonsuz ayrılığa…”
****
‘Sen Diye Biri’ iki sanatçının dostluğu üzerine titizlikle “dipnotları” içeriyor. Cüneyt Arkın ve Selim İleri’nin hikâyesi kitap.
İleri’nin veda, bir ayrılık kitabı da diyebiliriz.
Hürriyet’ten Meslektaşım İhsan Yılmaz’ın ifadesiyle,
“Selim İleri okurlarına veda ederken son bir kez daha hatırlıyor/hatırlatıyor insanlarını.”
58 yılda 330 film ve dizi çevirmiş Cüneyt Arkın’ı da elbette…
